Yaşama tekrar aşık olmak
Mart ayından beri hayatımıza giren değişiklikler, kısıtlamalar, korkular, endişe ve kaygıların yavaş yavaş içimizdeki yaşam sevincini azalttığını üzülerek izliyorum. Bitti bitecek derken uzayan kaygılı süre, artan vakalar ve geleceğin belirsizliği şu anın sihrine gölge düşürüyor sanki.
Kahvemi küçük kafelerde keyifle içmeyi, şarkılarla dans etmeyi, yabancılarla selamlaşmayı, çok fazla tanımadığım ama bir anda sevdiğim insanlara sarılmayı (ben çok yapardım) gece yıldızların ruhuma dokunmasını, sabah güneşinin içime umut vermesini, evden çıktığımda maskem olmadan içime çektiğim temiz havanın beni canlandırmasını çok özledim. Yaşama tekrar aşık olmayı özledim. Güvende hissederek insanların arasına karışmayı, dip dibe dans edip eğlenmeyi, yeni mekanlar keşfetmeyi kısacası hayatı dolu dolu yaşamayı özledim.
Biliyorum hayat değişimlerden ibaret, sürekli değişiriz. Her gün milyarlarla hücremiz yenilenir. Ertesi güne başka bir yapı olarak uyanırız. Bu bize gelişmek için de fırsat tanır, her an yeni bir seçim yapıp yeni bir yol çizebiliriz. Bununla birlikte bazı vazgeçilmezler var yaşamda. O da güvende olma isteği, huzur ve sevgide kalmak. Ne kadar değişirsek değişelim bunların aynı kalmasını isteriz. Etrafımızda ne olursa olsun yaşamla aşkımız devam etsin isteriz. Uzun zamandır yaşamayı durdurduğumu fark ettim. Eski halimize dönelim ben de yaşamdan keyif almaya kaldığım yerden devam edeyim istedim. Bununla birlikte sürenin uzamasıyla ben daha fazla bu şekilde hayatı askıya almaya katlanmak istemediğime karar verdim. Ne yapabilirim diye sordum kendime, yaşama şu andaki haliyle yeniden nasıl aşık olabilirdim. Kalbim yeniden nasıl şarkı söylemeye başlayabilirdi. Sorumun cevabını henüz bulamasam da cevabın, olanı sevmekle ve bağlantı kurmakla ilgili olduğunu düşünüyorum. Çevresel bağımlılıkları bırakıp sadece içsel sevginin ve güvenin kalbimize çapalanmasıyla ilgili belki de.
Bazen kolaymış gibi yapmak, hepimiz için en hayırlısı böyle olacak, değişimler bizi de geliştirecek diye düşünmek anı kurtarsa da uzun vadede daha anlamlı çıkarımlar yapmak gerektiğini hissediyorum. Yaşama tekrar aşık olmak belki de gördüklerimiz değil onları yaratma sebebimizle ilgilidir.