Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak
Son zamanlarda elime geçen en güzel kitaplardan biri diyebilirim. Dale Carnegie’nin “Üzüntüyü bırak yaşamaya bak” kitabı 1948 yılında basılmış. Zamanın ünlü politikacıları, filozofları, bilimadamları ve tarihe damgasını vurmuş başarılı insanların üzüntü, kaygı ve problemlerini nasıl ele aldıkları ve onları nasıl aşabildiklerini maddeler halinde anlatıyor.
Kitap okurken mutlaka önemli ve not edilmesi gereken yerlerin altını çizer ve üstünde düşünürüm. Bu kitabın neredeyse her satırın altını çizmek istedim, kalbimin üstüne koydum ve 65 sene önce bu hayata veda etmiş Bay Carnegie’ye sevgilerimi gönderdim ve çok teşekkür ettim. O gece hayatımı iyiye doğru değiştirdi ve beni dönüştürdü desem abartmış olmam. Bu kadar övgüye kitapta altını çizdiğim bazı yerleri sizinle paylaşmak istiyorum.
Üzüntülerden kurtulmak için sihirli formül vermiş Carnegie:
- Aşama : Endişelendiğiniz ve kaygı duyduğunuz konuyla ilgili en kötü sonucun ne olacağını düşünün. (Çünkü olanları kabul etmek her türlü çaresizliğin sonuçlarıyla baş edebilmek demektir.)
- Aşama : Bunu belirledikten sonra kendinizi bu olasılığa hazırlamaya başlayın.( Bu hazırlık sizi bu durumu nasıl aşabileceğinizle ilgili size bir bakış açısı sunar.)
- Aşama : Ve son olarak bunu değiştirebilmek ve iyileştirebilmek için harekete geçin.
Ben buna benzer bir tavsiyeyi yıllar önce bir dostumdan almıştım. “En kötü ne olur, bununla başa çıkabilir misin? Evet ise sorun yok, hayır ise kabullen”. Çinli düşünür Lin Yutang bunu çok güzel açıklamış “Zihin ancak en kötü şeyi kabullenmeye hazır olduğunda tam anlamıyla huzura kavuşur.” Böylece psikolojik anlamda enerji sağlanmış olur. Artık kaybedecek bir şey kalmaz. Bence mantıklı çünkü en kötüyle yüzleşmek, düzeltmeye çalışmak ve şansımızı bir kere daha denemek yerine deneyimlerimizle amansız bir mücadeleye girip melankolik düşünceli bir ruh halinin esiri oluyoruz.
Kitapta ayrıca üzüntülerin bize ve sağlığımıza neler yaptığını örneklerle açıklamış ve bununla yaşamamak için bir çok insandan reçete gibi cevaplar alıp bizimle paylaşmış. William James’in şu sözüne çok gülmüştüm,” Tanrı günahlarımızı affedebilir ama sinir sistemi affetmez.”
Bilim adamlarının sinir hastalıklarına yakalanmaları çok nadirmiş çünkü sürekli kendilerini meşgul ettikleri için üzüntüye vakitleri kalmıyor doğal olarak. Psikolojinin temel yasalarından biri der ki; insan beyni ne kadar kusursuz çalışırsa çalışsın, aynı anda birden fazla şeyi düşünemez. Buna uğraş yoluyla terapi deniyormuş. Kitaptaki bir örnekle size hemen gösterebilirim.
Arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve aynı anda hem Özgürlük anıtını hem de yarın yapmanız gereken şeyleri düşünün. Nasıl, düşünebildiniz mi? Öyleyse pozitif düşünceler, uğraşlar ve meşguliyet çok güzel bir terapi.
Bu kitabı mutlaka okumanızı öneririm, buraya sığdıramadığım muhteşem bilgilerle dolu. Başkalarının da sizinle aynı durumlarda olup oradan nasıl ve hangi düşünce yapısıyla çıktıklarını öğrendikçe içinizde büyük bir umut kıpırdamaya başlıyor. Size tek tavsiyem bir defa yapıp olmazsa vazgeçmeyin, ısrarcı olun. Bu üzüntü ve kaygı durumlarını nasıl ezberlediysek, buradan çıkana kadar yeni bir bakış açısı ezberletin kendinize. Tekrar ve tekrar, Kur’an da İsra suresi der ki” Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” Kurban değil, hayatımızın yaratıcısı olmanın sorumluluğunu alabiliriz. Bu da başka bir yazının konusu…