Pollyana Pandemi Yaşasaydı

Pollyana Pandemi Yaşasaydı

Pollyana Pandemi Yaşasaydı

Pollyana’ yı bilmeyenimiz yoktur. Pollyana, Eleanor H. Porter’ın 1913 senesinde yazılmış çocuk edebiyatının klâsiklerinden kabul edilen kitabıdır. Kısaca hatırlatmak gerekirse, kitabın ana karakteri Vermont’taki sert mizaçlı teyzesinin yanında yaşamaya giden yetim Pollyanna Whittier’dır.

Burada kitaba ilginçlik katan Pollyana’nın babasından öğrendiği ve onun yaşam felsefesi olan “Mutluluk Oyunu” dur. Bu oyun, yaşlı bir kadının onlara verdiği ve ihtiyaç duymadığı koltuk değneklerini aldığında başlamıştır. “Bu değneklere bakarak ihtiyacın olmadığına sevin.”

Pollyana’nın bu iyimser tutumuyla birlikte kendi sevimliliği, sıcakkanlı oluşu da teyzesinin yaşadığı yere sevinç, mutluluk ve umut getirir. Teyzesi onu tavan arasına koyduğunda, yüksek pencerelerden manzaranın güzelliğini görmeyi seçer, yemeğe geç geldiğinde sadece süt-ekmek yemek zorunda bırakıldığında yemek yiyebildiği için şükretmeyi seçer. Teyzesinin katı tutumu bile onun oyunu bırakmasına sebep olamaz. Bulaşıcı olan bu iyimserlik sonunda teyzesini de etkilemeye başlar ve o da kendi hayatında kendini mutlu edecek seçimleri görmeye başlar.

Zamanla bu iyimserlik ve tutum bazen gerçekleri(!) benimsemeyen kişileri aşağılamak için de kullanılmaya başladı. Halbuki W. Arthur Ward şöyle der. “Gerçek iyimser problemin farkındadır ama çözümleri de bilir, zorlukları görür ama üstesinden gelineceğine inanır, olumsuzlukları yakalar ama olumlulukları seçer, en kötüye açıktır ama en iyiyi bekler, şikayet etmek için nedeni vardır ama gülümsemeyi seçer.”

Aslında Pollyanna tutumu bir seçimdir. Peki Pollyanna pandemi yaşasaydı ne derdi bize? Onun mutluluk oyunu bize göremediğimiz ne gösterirdi? Dünyada ve bizde gerçekten kaybedilen onca yaşam, onca iş ve ekonomik krizler var. Ve odaklanabildiğimiz tek şey tüm bu olumsuzluklar, doğal olarak. Pollyanna bizler gibi sokağa çıkma kısıtlamalarında evinde kalsa ne derdi acaba? Kendine ayırdığı zaman için şükrederdi belki. Ya da hızlı yaşantımızda değiştirmek istesek de duramadığımız için değiştiremediğimiz yaşam şeklimizi ve işlerimizi değiştirme fırsatı yarattığı için mutlu olurdu belki. İşini kaybetse, yapmak istediği başka bir işi düşünebildiği için şükredebilirdi. Hasta olsa sağlıklı olduğu zamanlara mı şükrederdi acaba?

Aslında hepsi bizim nereye ve nasıl baktığımızla ilgili bence. Olanı değiştiremeyeceğimizi kabul ederek kendimizde değiştirebileceklerimize, yani kendi hayatımız, bakış açımıza odaklandığımızda dışarıdaki gürültünün sesini biraz da olsa kısıp huzuru dinleyebiliriz belki de.

Biliyorum kendimizi güvende tutmaya odaklı bir yapımız olduğu için sürekli etraftaki tehlikelere karşı tetikte ve o tehlikeye karşı odağımızı daraltmış durumdayız. Ama bu bizi daha da mutsuz, çaresiz ve umutsuz yapıyor. Bize iyi gelmeyen bir şeyi sürekli yemek gibi. Her zorlukta kolaylık saklı derler. Bu pandemi bize neyi kolaylaştırıyor? Düşünün, mutlaka bir tane vardır. Zorluklara değil kolaylıklara odaklandığımızda biraz nefes alabiliriz. Varsın bize Pollyana desinler. Buna değmez mi?

Leave a Reply

Your email address will not be published.