Ne kadar Dayanıklıyız?
Bu dönem başladığından beri aklımda olan tek bir soru var. İçinde olduğumuz süreç bana ne öğretmek istiyor? Tüm sorgulamalarımın ardından başından beri olanlara karşı çok direndiğimi fark ettim. Eskiye ve alıştığım hayata dönmeyi özlemle ve çaresizlik hissederek beklediğimi, çünkü bildiğim başka bir yaşam şeklinin olmadığını gördüm.
Yaşam yolunda karşıma çıkanlara karşı esnek olduğumu zannederdim, kolay adapte olabilen, hızlı düşünen ve harekete geçen biri. Sonunda anladım ki kurduğum yaşam böyle krizlere dayanıklı değildi.
Ne kadar dayanıklıyız?
Ekonomik açıdan, psikolojik açıdan, finansal açıdan veya sağlık açısından… İlk darbede yıkılacak tek şartlı bir sistem mi kurduk hayatımızda? Yaşam bize ne getirirse getirsin tekrar tekrar ayağa kalkacak gücü içimizde bulabiliyor muyuz? Kendi seçimlerimiz bize mi ait yoksa bizim adımıza seçimler yapılmasını mı bekliyoruz? Kendi yeteneklerimizin ve yapabileceklerimizin çeşitliliğinin farkında mıyız? Yaşam içinde gelişmemizin getirdiği tüm bu meydan okumalara eklenen dünya düzeninin narsist yaklaşımına karşı ne kadar kendimiz olarak kalabileceğiz? Bununla demek istediğim, sistemin gücünü koruyabilmek için diğerlerinin kendilerini güçsüz ve çaresiz hissetmesini sağlayarak, bu baskı altında kendi seçimlerine yönlendirmek.
Tüm bu içsel sorgulamalar beni dayanıklılığımın, ne kadar esnek olabildiğim, değişime ne kadar hızlı adapte olabildiğim ve kendi gücümün farkındalığıyla ilgili olduğunu gösterdi.
Olasılıklara açık olmak en önemli olanmış. Bunun için de yedek planımın olması beni panik duygusundan kurtarabilirmiş. Bizler yedek plan yapmaktan korkarız çünkü bu sahip olduğumuz fikre veya hayata tam inanmadığımız anlamına gelir zannederiz. Kötü düşünürsek kötüyü seçeriz ya hani. Halbuki bu kendimizi sürekli yeniden değerlendireceğimiz ve B planı işe yaramasa da, başka seçeneklerimiz olduğunu fikrine açık tutar.
Dayanıklı olmak için çevresel faktörlerden de mümkün olduğunca! bağımsız olmaya karar verdim. Bu olursa artık şunu yapabilirim ya da şu olduğunda artık böyle hissedebilirim demeyi bıraktım. Ertelemeyi bırakmaya karar verdim daha doğrusu. Güvende veya huzurlu olmak için pandeminin bitmesini de beklemeyi bıraktım. Daha başarılı, daha sağlıklı, daha çok seyahat eden, daha çok kazanan biri olmayı beklemek, tüm mutluluğun ve huzurun benim dışımda bir yerlerden gelebileceğini sanmak yerine tüm bu huzuru sadece benim bana verebileceğimi fark ettim. Huzurla birlikte bir güven duygusu geldi sanki, hayatta ne olursa olsun ben buradan çıkabilirim dedim. İncinebilir olmaya cesaret edip, bu duygunun da ben izin vermezsem yani kendimi bana olan karşısında güçsüz duruma düşürmezsem, aslında bir illüzyon olduğunu gördüm. Tabi ki bunlar başlangıç, önemli olan eğer yapabilirsem bu hali yaşayabilmek. Umut etmek yerine yapabileceğime inanmak birinci adımım.
Hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci içerisindeyiz ve bundan her birimiz etkileniyoruz. Dünyada artık işlevini yitirmiş ve evrensel katkıya hizmet etmeyen her şey değişmeye başladı. Aslında uzun zaman önce başlayan ve kurulmakta olan düzende tüm dünya ekonomisi, sağlık, çalışma şartları, seyahatler, ilgi alanları değişiyor. Yeni icatlar ve buluşlar kapıda. Gezegenimiz iklim değiştiriyor. İhtiyaçlarımız değişiyor. Hepimiz değişiyoruz. Hayatın anlamına daha farklı bakmaya başlıyoruz.
Bu sebepten dolayı, dayanıklı mıyız sorusu daha da çok önem kazanıyor. Finansal gelirimizi, ilişkilerimizi, sağlığımızı, içsel gücümüzü, psikolojimizi ve inancımızı ne kadar dayanıklı hale getirebilirsek yani ne kadar esnek olabilir ve olasılıklara karşı kabulde ve adapte olmaya açık olabilirsek, bence gelmekte olan değişim dalgasında gemimizi batırmadan o kadar çok yol alabiliriz.