Kalp Gözü

Kalp Gözü

Kalp Gözü

Orijinal adıyla “Elephant Whisperer” yani ” Fillere fılsıdayan adam” olarak bilinen çevreci yazar, kaşif ve doğa korumacısı Antony Lawrence’ı ve onun yasını tutan filleri duymuşsunuzdur. Duymayanlar için hikayesini kısaca paylaşmak istiyorum.

Sigorta sektöründe başlayan kariyeri Antony Lawrence’ı, Güney Afrika’da ofisler kurmaya başladıktan sonra Zululand’e getirdi. Thula Thula oyun rezervini alan Lawrence 1990 yıllarının ortalarında Zulu kabilesi ile çalışmaya başlayarak kariyer değişikliğine gitti ve bir korumacı, çevreci olarak yaşamına devam etti. Fillere fısıldayan adam adını ise, bir koruma grubu muhafızlarından kaçan ve Kuzey Mpumalanga’da kargaşa yaratan dokuz filden oluşan grubu kurtarmak için çağrıldığında aldı. Bu filler vurulmak üzereydi ve Antony bunu engellemek için sürünün reisi ile beden dili ve ses tonu aracılığıyla iletişim kurmaya çalıştı. Travma geçirmiş filleri sakinleştirme konusundaki eşsiz yeteneği ile efsane haline gelen Lawrence sonunda haydut filleri rehabilite edilerek rezerve geri getirdi.

07 Mart 2012’de kalp krizi geçirip ölmesinin hemen ardından 10 Mart’ta açıklanması zor bir olay meydana geldi. Thula Thula’ daki 2 vahşi Güney Afrika fil sürüsü 12 saat boyunca Zululand çalılıklarından geçerek hayatlarını kurtaran çevreci yazar Lawrence Anthony’nin evine varana kadar yavaş yavaş ilerledi. Sürüler, sevdikleri adama veda etmek için, Anthony’nin kırsal yerleşkesinde iki gün boyunca dolaştılar ve yas tuttular. Antony’nin kalbi durunca yola çıktığı varsayılan filler, onun 7 Mart’ta öldüğünü nasıl bildiler?

Burada devreye kalp ve onun manyetik alanı giriyor. Kalp ve sinir bilimi alanında çalışmalar yürüten Dr McCraty ve ekibi, kalbin kan pompalamak dışında bir görevi daha olduğunu açıkladı. Kalpte merkezi sinir sisteminden bağımsız, öğrenme, bilgi işleme, hatırlama ve idrak gibi fonksiyonlarla donatılmış küçük beyin olarak adlandırılan 40.000 sinir hücresinden meydana gelen bir nöron ağı keşfettiler. Bu bağımsız nöron hücreleri kalbin faaliyetlerini düzenlerken beyinle iletişim kurarak hem kalpten beyine hem de beyinden kalbe bilgi gönderebilmektedir.

Burada can alıcı nokta, kalpten beyine giden bilginin çok daha fazla olması. Bununla birlikte daha da şaşırtıcı olan keşif ise kalbin manyetik alanı. Bu alanın elektrik bileşeni beyinden yaklaşık 60 kat daha fazla ve manyetik alanı beyinden 5000 kat daha güçlü. İnsana dair bakış açısını ve ön yargıları kökten değiştirecek bu araştırma sonuçları kendimizle ilgili muhteşem gerçekleri bize sunuyor. (Araştırmak isterseniz www.heartmath.org ‘dan daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.)

Hikaye spiritüel ama arkasındaki sebep bilimsel. Bana göre dünyadaki tüm bilimsel çalışmalar bilmediğimiz için kabullenemediğimiz tüm muhteşem ilahi güçleri ispatlamak için var. Kendi gücümüzü yapabildiklerimizi ancak bilim ispatladıkça kavrayabiliyoruz halbuki kalp gözüyle görmek sözü çok eskilere kadar uzanıyor.

Kalbin oluşturduğu elektromanyetik alanın duygularımıza göre değiştiğini ve pozitif duyguları seçerek bağışıklık sistemini güçlendirebileceğimiz ya da olumsuz duyguları seçerek sinir sistemimizde kaos yarattığımızı bilseniz sizin için hayat nasıl farklı olurdu? Evet, duygularımızı seçebiliyoruz… kalbimiz beynimizi etkiliyor ve bizler düşüncelerimizin esiri değiliz. Duygularımızı seçerek kalp tarafından yayılan manyetik alandaki bilgileri de değiştirebiliriz. Ve bu durum çevremizi de etkiler.

Aslında hepimiz özümüzde ve çok derinlerde birbirimizle ve yaşadığımız gezegenle bağlantıdayız. Birbirimize aitiz. Thula Thula’nın filleri üstünde düşündüğümüzde tüm varlıkların birbiriyle olan muhteşem bağlılığını hissedebiliriz.

Bir adamın kalbi durur ve yüzlerce filin kalbi yas tutar.

Leave a Reply

Your email address will not be published.