Fırtınanın İçinde sakin kalabilmek

Fırtınanın İçinde sakin kalabilmek

Fırtınanın İçinde sakin kalabilmek

Epey değişik zamanlardan geçiyoruz, değişim ve dönüşüm kaçınılmaz. Sanki bir fırtınanın içindeyiz, bazılarımız oradan oraya savruluyor, bazılarımız olumlu bakmaya çalışıp geçmesini bekliyor, bazılarımız ise yelkenlerini açıp kendini fırtınanın rüzgarına bırakıp ilerliyor.

Peki fırtınanın içinde sakin kalabilmek mümkün mü?

Kişisel olarak ben fırtınanın içindeki yolculuğuma birinciden başladım, sonra ikinciye geçtim fakat üçüncü adımı atmaya, yani yelkenleri açıp ilerleme konusunda direncimi kırmaya yeni başladım.

Tüm dünyada da epey karmaşık bir tablo görünüyor ve sürekli felaket haberleriyle yeni bir güne başlıyoruz. Geçen sene dünyada daha önceden bilmediğimiz bir evre başladı ve hala devam ediyor. Anlayamadığımız için ne kontrol edebiliyoruz ne de güvende hissediyoruz. Bir türlü olana teslim olamıyoruz.

Teslim olmaktan neden bu kadar korkuyoruz peki?

Bence sebebi neye teslim olacağımız konusundaki kafa karışıklığımız olabilir.

Burada olaylara teslim olup bizi sürüklemesine izin vermek ile bizi yaratan büyük güce teslim olmak arasındaki farkı gözden kaçırıyoruz belki de. Ya da görsek bile yine de bireyselliğimizden özgürleşip bütüne ait hissedemediğimizden o güveni içimizde bulmakta zorluk çekiyoruz. Büyüklüğüne karşı sözde ve bilişsel olarak hemfikir ama teslim olmamızı gerektiren uygulamada tereddütte kalıyoruz.

Belki de çözüm O’nun büyüklüğünü tanımaya başlamakta yatıyor. Çünkü gördüğümüzde hepimiz büyüklükten etkileniriz. Yaratıcının büyüklüğüne karşılık verdiğimizde içimizde bir şey uyanmaya başlar ve baştan beri bizimle buluşmak isteyen o büyük gücü hissetmeye başlarız.

Daha küçük olan daha büyük olana teslim oldukça büyümeye başlar ve artık daha küçük olan bizler büyük olanın bir parçası oluruz. Ardından aslında hep içimizde olan o güven ve sakinlik ortaya çıkar. Artık bir damla değil okyanusla bir olmuşuzdur. İşte o zaman korkusuzca yelkenleri açıp yola çıkabiliriz

. Çünkü ne olursa olsun kendisini sevene asla ihanet etmeyen bu sevgi ile bir olmuşuzdur.

Düşünce olarak kabul edebildiğimiz ve kendimizi iyi hissettiren bu bilişe sahip çıkmak pusulamız olabilir mi? Kaybolduğumuzda tekrar tekrar ona bakarak yolumuzu bulabilmek mümkün mü?

Hayatta bize yönümüzü kaybettiren birçok olayla karşılaşabiliyoruz, zamansız kayıplar, ani bitişler, yeni başlangıçlar ya da zorlu zamanlar oluyor ve olacaktır da. Neticede bu hayata ölene kadar sağ kalma amacı ile gelmedik, sürekli öğrenme ve gelişim içinde kendi potansiyelimizi, gerçeğimizi ifade etme gayreti içindeyiz.

Burada ise sahip çıktığımız pusulamız bizi değişime daha dayanıklı kılabilir.

Tüm bunlar yükümüzü ağır hissettiriyor çünkü hepsini tek başımıza yüklendik.

Herşeye yetmeye, hayatı kontrol etmeye çalışıyoruz ve büyük resmi göremediğimizden kendimizi yalnız ve çaresiz sanıyoruz.

Halbuki bizler sonsuzluğun içinde birer parçayız ve fırtınanın içinde bile olsak düşüncelerimizin esiri olmuş zihnimizi sessizleştirdiğimizde her şeyi yaratan büyük gücün bize her an yol gösterdiğini anlayabiliriz ve sakin kalabiliriz.

Leave a Reply

Your email address will not be published.