Bir Tırtıl Hikayesi

Bir Tırtıl Hikayesi

Bir Tırtıl Hikayesi

Bir zamanlar, ormanın babası olan güçlü Meşe ağacının dallarında yaşayan bir yaratık varmış. Bu küçük yaratık oturur, iç çeker ve kimi zaman minik bedeni görünmeyen bir ağırlık altında neredeyse ezilircesine ağlarmış. Sonunda büyük yaşlı meşe dayanamamış, güçlü ama meltem kadar yumuşak sesiyle sormuş.

“Küçük yaratık, neyin var?”

Bırakın yaşadığı ağaçtan, herhangi birisinden gelecek bir ilgi, küçük yaratığı şaşırtmaya yetermiş. Ancak soruyla birlikte gelen karşı konulmaz şefkati de hissederek elinden gelen en iyi biçimde yanıt vermiş.

“Emin değilim… demek istediğim…Şey, konuya nasıl bakarsam bakayım, hiçbir şey anlam ifade etmiyor. Demek istediğim, bundan farklı olacağını sanıyordum.”

Meşe, bir an bu yorumu düşünmüş ve o noktada sorabileceği tek soruyu sormuş.

“Farklı olabileceğini düşündüğün şey, tam olarak neydi?”

Küçük yaratık, kendisi için apaçık ortada olan şeyi ağacın göremediğini anladığında, bir an kendi düşüncelerini gün yüzüne çıkartmış.

“Neden, bir kelebek olmak, elbette. Eskiden bir kelebek olmayı düşündüğümde sorunlarımın geride kalacağını düşünürdüm, eğer istersen, ancak hala her şey beni rahatsız ediyor. Üstelik çoğu zaman korkuyorum. Bir kelebek olduktan sonra eskiden duyduğum korkuları artık duymamayı bekliyordum, ancak hala korkuyorum! Üstelik hepsi bu da değil, geçmiş beni rahatsız ediyor! Bir kelebek olarak önceki yaşamımın benim için artık bir sorun olmayacağından kuşkum yoktu.”

Uzun Meşe ağacı, küçük yaratığa baktığı an neyin yanlış olduğunu anlamış.

“Sana birkaç soru sormama izin verir misin? Kendini kapana kısılmış hissediyor musun?”

Küçük yaratık bir an düşünmüş.

“Evet, aslında pek çok kez hissediyorum.”

“Peki, olayları yeniden düşünerek çok zaman harcıyor musun? Yürüdüğün yoldan ayrılmana neden olan anlar oluyor mu?”

Küçük yaratık tüm bu sorular karşısında şaşırmış.

“Benim hakkında söylediğin bu şeylerin tümü doğru. Lütfen bana neler olduğunu söyle!”

Ağaç, dalına tutunan küçük yaratık için cevabın acı olduğunu bilerek yavaşça söylemiş.

“Tamam o zaman, işte, yaşamın neden senin sevebileceğin gibi olmadığı konusunda sürekli hissettiğin kafa karışıklığının nedeni: Sen henüz bir kelebek değilsin, hala bir tırtılsın.”

Bu hikaye,  Guy FİNLEY ‘in Korkusuzca Yaşamak adlı kitabından bir alıntıdır.

Bu derin bilgelik hikayesi, hayatında ben oldum diyen herkes için sanki. Yaşımız büyüdükçe olgunlaştık zannederiz, tecrübe ve bilgi edindikçe her şeyi bildiğimizi zannederiz, maddi olarak zenginleştikçe çoğaldık ve geliştik zannederiz. Hayatımız ilerledikçe, maddi olarak genişleyip büyüdükçe, kariyerde istediğimizi sandığımız yerlere geldikçe, istediğimiz şeylere ulaştıkça, gezip gördüklerimizle kendimizi doldurdukça biz de ilerledik, kendimizi bulduk ve olmamız gereken kişi olduk zannederiz.

Ama bulacağımızı sandıklarımızı bulamayız. Geldiğimiz yerde neden tatminsiz olduğumuzu, sıkışıp kaldığımızı, neden ilerleyemediğimizi anlayamayız.

Olduklarımız dışında henüz ne olmadığımız konusunda kendimize dürüst olmamak, ruhsal gelişimimizi tamamlamak için gerekli olan dersleri reddetmek, kendimize ait şeyleri görmemizi engeller. Kendimizi kelebek sanıp tırtıl bilincinde yaşarız.

Yaşamda dersler kolay değildir, hepimiz hayatımızı değişime ve gelişime zorlanarak yaşıyoruz ve bir şekilde hepsini bizim olmasını düşündüğümüz şekliyle oldurtmaya çalışıp olmazsa da reddediyoruz. Fakat görmemiz gereken belki de her direnişin yaşamdan öğrenmeyi de zorlaştırdığıdır.

Kelebek olmak istiyorsak, şu anda olduğumuz şeyden vazgeçmenin kaçınılmaz olduğu bir gerçek. Bu da ancak hayatın sunduğu derslerden kendimizi daha iyi tanıyarak çıkmakla mümkün görünüyor. Gerçek öğrenme ancak teslimiyet ileyse eğer, büyük aklın hikmetine güvenmek ve ona inanmak direncimizi azaltacaktır.

Leave a Reply

Your email address will not be published.