Ben Yeterliyim

Ben Yeterliyim

Ben Yeterliyim

Gün içerisinde birçoğumuz kendimizi değersiz ya da yetersiz hissedebiliyoruz. Özellikle sosyal medyada çok zaman geçirmek ve insanların bize sunduğu çoğu zaman da gerçeği yansıtmayan hikayeleri ve rolleri görmek bize onlar kadar mutlu, zengin, başarılı, fit ya da muhteşem olmadığımızı hissettiriyor. Bazen de hayatımıza kendimizi onlara göre daha iyi ve güçlü hissettiğimiz yeterli görmediğimiz insanlar giriyor. O zaman da karşımızdakini yetersiz diye yargılarken kendimizi sahte bir şekilde yüceltiyoruz. Çünkü, zihnimizdeki yeterlilik filtresi her görüntüyü ve olayı bu çerçevede değerlendirip bize yargısını sunuyor ve biz de doğru olup olmadığına dikkat etmeden kabul ediyoruz.

Yetersiz hissetmek nedir? Neden yetersiz hissederiz? Maddi olarak yeterli değilizdir, zaman yeterli değildir, yeteri kadar yetenekli değilizdir, yeteri kadar genç, yeteri kadar akıllı, yeteri kadar zayıf yeteri kadar başarılı değilizdir. Bizi başarıya, istediğimiz yere götürecek torpil yapacak, bize fırsat sunacak çevremiz yoktur. Yeteri kadar şanslı! değilizdir. Peki bunları neden böyle zannederiz? Bu yeterlilik barometresi kimin tarafından ve hangi standartlar baz alınarak yapılmıştır?

Dış dünyanın, yani sosyal çevre, aile, ülke hatta büyük ölçekte dünyanın kolektif olarak bize sunduğu standartlar vardır. Oluşturulmuş kalıplar ve uymamız gereken koşullar vardır. Kadın bunu yapmalı, anne şöyle olmalı, başarılı insanların 5 sırrı, iyi ebeveyn olmanın 7 maddesi, erkeklerin göstermesi gereken duruş ve yüklenmesi gereken sosyal roller. Başarılı olan öğrencilerin okuması gereken ilk 3 okul, en iyi 4 üniversite, en iyi meslekler, sağlıklı olmak için uyulması gereken şartlar ve koşullar.  Ne kadar çok kalıp, koşul, maddeler ve şartlar var. Ve sanki tüm bunların içinde kendini yeterli hissetmek imkansız gibi görünüyor. Bir standart var ve sen bu listenin hepsine check atamıyorsun. Çok başarılı olabilirsin ama CV’ inde okuduğun okul ya da çalıştığın şirketler yüksek standartlarda değilse yeterli değilsindir.

Evet, bir de yüksek standart diye bir kavram var ki bu da bize alt ligde oynuyor hissi veriyor.

Potansiyelinin okuduğun okulun yanında değeri yoktur, herkes maddesel bir kanıt peşindedir. Tutkuyla çok sevdiğin ve zamanla kendin gelişirken de geliştirebileceğin bir iş kurarsın ama dış çevre sana aylık kazanman gereken bir bütçe ve büyüme hızı belirler. Eğer bunların altında kalırsan işin başarılı olma şansı yoktur. Çünkü sen bir standart yakalayamamışsındır. Başkaları yaparken sen çıtanın altında kalmışsındır. Böylece yapmak istediklerin ve kendi özgünlüğünde olmakla çevre tarafından belirlenen olman, yapman gerekenler arasında sıkışıp kalırsın. Sürekli bir kıyas ve şablona oturtma yani hep bir kutunun içinde düşünme ve yargılama.

Yetersizlik illüzyonundan özgürleşmek benim için büyük resmi anlamaya çalışarak mümkün gibi görünüyor. Ve kendime sorular sormakla başlıyorum işe. Kendimi ve başkalarını anlamak önemli mi? Hepimiz insan denen varlık olarak buradayız doğru, fakat hepimiz bu dünyada aynı işleri aynı şekilde ve birbirimizin aynısı olarak yapmak için mi buradayız? Doğduğumuzdan bugüne kadar içinde olduğumuz şartlar, deneyimlerimiz, derslerimiz parmak izlerimiz kadar eşsiz ve biricik ise biz nasıl diğer insanlarla aynı standardı belirleyebiliriz ki? Neye göre bir çıta belirleyip bunun altında veya üstünde olduğumuzu sanabiliriz?  Bizler çevresel şartlandırmalarla kendimizi yetersiz zannederek daha çok çalışma ve gelişme şevkimizi zaten ben bunu başaramam ki diyerek kıran, bizi hareketsizleştirip yavaşlatan yargıların farkında olabiliriz.

Bizler tek ve eşsiziz. Bizden bu dünyada aynı bir tane daha yok. Ben ikiz kız olarak dünyaya gelmiş aynı ailede ve aynı şartlarda ve imkanlarda yaşamış biri olarak size söyleyebilirim ki ikizimle bu dünyadan aldıklarımız ve verdiklerimiz çok farklı. Yollarımız ve kaderimiz farklı.

Annemin bizi tek bir standartta büyütmeye zorlaması bile bizim yollarımızı birleştirememiş ancak şimdi bu yazıyı yazmama sebep olan yetersizlik hissine zemin hazırlamıştır.

Hepimizin tek rakibi ve standardı kendimiziz. Çünkü ancak kendimizle olan yarışımız adil olandır. Kendimizi ancak kendimizle ve önceki yaptıklarımızla kıyaslayabiliriz. Kendine hedef belirlersin ve kendi yolunla bunu aşarsın, sonra yeni bir hedef. Böylece kendi potansiyelimizi gerçekleştirebiliriz. Yapabileceklerimizle yaptıklarımız arasındaki fark bizim için önemli. Etrafta bizimle aynı yolda yürüyenlerin yaptıklarının ve hızlarının dikkatimiz dağıtmasına izin vermek ve yolumuzdan şüphe etmemize izin vermek yerine her birimize ait biricik yolda en iyi nasıl yürüyeceğimize odaklanabiliriz. Burada görmemiz gereken diğer şey ise bazılarımızın bu standartları, çevreyi suçlayarak ve kendini kurban zannederek çalışmamak ve gelişmemek için bahane yaratan kafasındaki ses. Bunun farkında olursak, o zaman toplumun yüzyıllardır belirlediği normalleştirme ile bizi yönetmesine izin vermemiş oluruz. Kendi standardımızı belirler her defasında daha üstüne çıkabiliriz.

Leave a Reply

Your email address will not be published.